9 Kasım 2018 Cuma

Müzikte Estetik ve Değişim


             
            İnsanlık tarihi ile ilgili ulaşılabilen en eski kaynaklarda bile, insanların farklı amaçlar için de olsa, bugün “sanat eseri” olarak nitelediğimiz pek çok eseri ortaya çıkardıklarını anlayabiliriz. Bu eserler arasında, her ne kadar çoğu günümüze aktarılamamış olsa da, müziğin çok önemli bir yere sahip olduğunu biliyoruz.

İlk çağlarda bir sanat eserinin ortaya çıkışı, ne kadar işlevselliğe yönelik olsa da, teknik ve teknoloji geliştikçe resim ve heykel gibi eserlerin işlevi kadar, göz zevkine hitap etmesi için de gayret sarf edildiğini görürüz. Bu tespite göre; insanlığın her çağda estetik eğilimi olduğunu öne sürmek mümkündür.

            Peki, nedir bu estetik? Bir olgunun estetiği neye göre ölçülür ya da bunu kimler, hangi değer yargıları ile toplumun önüne sürmektedir? İşte bu sorular, tarihler boyunca farklı yaklaşımlara göre, farklı şekillerde cevap bulmaktadır. Özellikle filozofların müzik ve estetik konusunu eserlerinde sıkça ele aldıkları görülmektedir.  Müzik, bir Yapıcıya, bir Uygulayıcıya, bir Dinleyiciye, bir de Eleştiriciye ihtiyaç duyduğu için, kendine özgü bir oluşum-gelişim süreci içinde oluşmaktadır. Ayrıca, müziği yapan, yaptığını çoğunlukla dinleyiciye kendisi iletemiyor, bir aracıya gerek duyuyor. Bu aracıyı yerine göre “sanatçı”, “virtüöz”, “okuyucu” olarak belirtebiliriz. O halde müzik sanatına hayat vermede, öteki sanat dallarına karşıt anlamda bir gerçek var; yani: “Yapıcı-Uygulayıcı-Dinleyici-Eleştirici ”den oluşan dörtlü bir çabanın ortak katkısı, apaçık görünen bir gerçek.

            Bu noktada, istesek de istemesek de, müzik sanatına da yöneltilecek olan “Güzel!” yargısının, yani estetik bir yargının niceliği ve niteliği üstünde durmamız, düşünmemiz gerekiyor. O halde “güzel” sözcüğünü estetik bir terim olarak değerlendirebilmenin uyacağı prosedür nedir? İşte böylesine bir sorun karşısında, her şeyden önce, büyük filozof Immanuel Kant’a (1724-1804) yönelip, bu akılcı insanın, “Güzellik Yargısını nasıl yorumladığını kısaca incelemek gerek.

            Kant’a göre, güzelin ve güzelliğin vereceği heyecanı, bir anda ve düşünmeden oluşturuvermişsek, o yargı “a priori” yargıdır, yani Kant’a göre, herhangi bir ön hazırlıktan beslenen bir bilgiye, deneye ve bulguya dayanmadan ve deneyi ancak yargının verildiği anda kendisiyle birlikte getiren yargı, “a priori” yargıdır. Yine Kant’a göre, önceden yapılmış bir hazırlığa, deneye, bilgiye ve bulguya dayanarak ve düşün potansiyelinden de gereğince yararlanarak oluşan bir yargı ise, “a posteriori” yargıdır. Buna karşın bazı düşünce akımlarına göre güzellik ve estetik kişiden, kişiye değişiklik göstermektedir. Toplumların sahip oldukları değer yargıları, sanattaki estetiğin değerlendirilmesi noktasında büyük rol oynamaktadır.

Müzik konusunda konuda birbirinden farklı olan görüşler olduğu gibi, bu farklılıkların arasında ortak yaklaşımlar da mevcuttur. Örneğin; biri antik Yunan’da, diğeri eski Çin’de olan iki farklı düşünürden, Pythagoras ve Konfüçyüs bu konuda pek çok farklı görüşe sahip olsalar da; müziği, birbirine koşut olarak varlık bilimsel ve insan bilimsel tarzda ele almış, daha sonraki yüzyıllarda müzik felsefesinde belki de en etkin ve yaygın bir anlayış olarak görülecek olan ‘duyusal-etki öğretisini’ benimsemişlerdir.

Tüm bu önermelerden ve fikirlerden yola çıkacak olursak, müzikte ve sanatta estetik algısının zamana ve kültür farklılıklarına göre farklı yorumlandığı ve sürekli bir değişim içerisinde olduğu yargısına varabiliriz.
           
           
Kaynakça;

ALTAR. C. Memduh (2018, Kasım). ESTETİK YÖNLERİYLE MÜZİK

http://cevadmemduhaltar.com/estetik-yonleriyle-muzik.html/ adresinden alındı.
Mutlu. Kubilay ( 2018, Kasım). MÜZİKSEL ALGILAMADA TEORİ PRATİK BAĞLANTISI (NEXUS): SOSYOKÜLTÜREL BİR MUTABAKAT OLARAK PERDE (PITCH)
Didem Hoca. (2018, Kasım). Sanat Felsefesi Ve Estetik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder