İnsanlık
tarihi ile ilgili ulaşılabilen en eski kaynaklarda bile, insanların farklı
amaçlar için de olsa, bugün “sanat eseri” olarak nitelediğimiz pek çok eseri
ortaya çıkardıklarını anlayabiliriz. Bu eserler arasında, her ne kadar çoğu
günümüze aktarılamamış olsa da, müziğin çok önemli bir yere sahip olduğunu
biliyoruz.
İlk
çağlarda bir sanat eserinin ortaya çıkışı, ne kadar işlevselliğe yönelik olsa
da, teknik ve teknoloji geliştikçe resim ve heykel gibi eserlerin işlevi kadar,
göz zevkine hitap etmesi için de gayret sarf edildiğini görürüz. Bu tespite
göre; insanlığın her çağda estetik eğilimi olduğunu öne sürmek mümkündür.
Peki, nedir bu estetik? Bir olgunun
estetiği neye göre ölçülür ya da bunu kimler, hangi değer yargıları ile
toplumun önüne sürmektedir? İşte bu sorular, tarihler boyunca farklı
yaklaşımlara göre, farklı şekillerde cevap bulmaktadır. Özellikle filozofların
müzik ve estetik konusunu eserlerinde sıkça ele aldıkları görülmektedir. Müzik, bir Yapıcıya, bir
Uygulayıcıya, bir Dinleyiciye, bir de Eleştiriciye ihtiyaç duyduğu için,
kendine özgü bir oluşum-gelişim süreci içinde oluşmaktadır. Ayrıca, müziği
yapan, yaptığını çoğunlukla dinleyiciye kendisi iletemiyor, bir aracıya gerek
duyuyor. Bu aracıyı yerine göre “sanatçı”, “virtüöz”, “okuyucu” olarak
belirtebiliriz. O halde müzik sanatına hayat vermede, öteki sanat dallarına
karşıt anlamda bir gerçek var; yani: “Yapıcı-Uygulayıcı-Dinleyici-Eleştirici
”den oluşan dörtlü bir çabanın ortak katkısı, apaçık görünen bir gerçek.
Bu
noktada, istesek de istemesek de, müzik sanatına da yöneltilecek olan “Güzel!” yargısının,
yani estetik bir yargının niceliği ve niteliği üstünde durmamız, düşünmemiz
gerekiyor. O halde “güzel” sözcüğünü estetik bir terim olarak
değerlendirebilmenin uyacağı prosedür nedir? İşte böylesine bir sorun karşısında,
her şeyden önce, büyük filozof Immanuel Kant’a (1724-1804) yönelip,
bu akılcı insanın, “Güzellik Yargısını nasıl yorumladığını
kısaca incelemek gerek.
Kant’a göre, güzelin ve güzelliğin vereceği heyecanı, bir anda ve düşünmeden
oluşturuvermişsek, o yargı “a priori” yargıdır, yani
Kant’a göre, herhangi bir ön hazırlıktan beslenen bir bilgiye, deneye ve
bulguya dayanmadan ve deneyi ancak yargının verildiği anda kendisiyle birlikte
getiren yargı, “a priori” yargıdır. Yine Kant’a göre, önceden yapılmış bir
hazırlığa, deneye, bilgiye ve bulguya dayanarak ve düşün potansiyelinden de
gereğince yararlanarak oluşan bir yargı ise, “a posteriori” yargıdır.
Buna karşın bazı düşünce akımlarına göre güzellik ve estetik kişiden, kişiye
değişiklik göstermektedir. Toplumların sahip oldukları değer yargıları,
sanattaki estetiğin değerlendirilmesi noktasında büyük rol oynamaktadır.
Müzik konusunda konuda
birbirinden farklı olan görüşler olduğu gibi, bu farklılıkların arasında ortak
yaklaşımlar da mevcuttur. Örneğin; biri antik Yunan’da, diğeri eski Çin’de olan
iki farklı düşünürden, Pythagoras ve Konfüçyüs bu konuda pek çok farklı görüşe
sahip olsalar da; müziği, birbirine koşut olarak varlık bilimsel ve insan
bilimsel tarzda ele almış, daha sonraki yüzyıllarda müzik felsefesinde belki de
en etkin ve yaygın bir anlayış olarak görülecek olan ‘duyusal-etki öğretisini’
benimsemişlerdir.
Tüm bu önermelerden ve
fikirlerden yola çıkacak olursak, müzikte ve sanatta estetik algısının zamana
ve kültür farklılıklarına göre farklı yorumlandığı ve sürekli bir değişim
içerisinde olduğu yargısına varabiliriz.
Kaynakça;
ALTAR. C. Memduh (2018, Kasım). ESTETİK
YÖNLERİYLE MÜZİK
http://cevadmemduhaltar.com/estetik-yonleriyle-muzik.html/
adresinden alındı.
Mutlu. Kubilay ( 2018, Kasım). MÜZİKSEL
ALGILAMADA TEORİ PRATİK BAĞLANTISI (NEXUS): SOSYOKÜLTÜREL BİR MUTABAKAT OLARAK
PERDE (PITCH)
http://mukaddime.artuklu.edu.tr/download/article-file/184077/ adresinden alındı.
Didem Hoca. (2018, Kasım). Sanat Felsefesi Ve Estetik.
https://www.youtube.com/watch?v=vT8nPHk1Xgw/ adresinden alındı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder